AB'ye sokacaklardı... Ortadoğu'dan çıkamıyoruz
Ve bazı keyifli kısa notlar. Seks robotlarının başı ağrıyacak mı mesela? Anal seks...
Savaş kapıda
“Seferberlik var!” “Asker olanlar silah altına!” Çanakkale Savaşı sırasında yayınlanan seferberlik afişi, 1915
Yine de şimdilik çok ciddiye almayalım. Amerika’nın onay verirken aba altında sopa da göstermesi operasyonun sınırlı olacağını söylüyor bence de.
Cem Türktekin’in savaş karşıtı tiradı okunmalı. Bağlantıya tıklayarak tamamına ulaşabilirsiniz.
Yıllardır “Amerika Ortadoğu’dan defol” diyen solcu arkadaşlarımız Amerika Suriye’den çıkıyor diye ateş püskürüyor
Adam Amerika başkanı. Size çalışmasını istiyorduysanız kendi ülkenize başkan seçseydiniz.
ABD’de gerçekten savaşlardan beslenen bir lobi var. Meseleye objektif bakmak gerekirse Trump’ın bu manevrası son derece anti-establishment. Kaldı ki adam bunu seçim sözü olarak vermişti kendi seçmenine. Tabii çoğumuz “ahahah! Palyaçoya bak” demekten bitap düşerken kaçırdık bunları.
Ha “ben kürdüm, Trump’ın bu kararı bana yaramadı. Vay efendim ben Türküm, bana nasıl posta koyar?” O da sizin meseleniz.
ABD’nin aslında izolasyoncu olduğunu yazmıştım.
Trump’ın son derece makul şeyleri o kendine has bombastik tarzı ile söyleme huyu
Üzerine basmaktan artık sıkıldığım bir nokta bu.
Kaç sene olacak, dünya medyasının tamamı ve dünya kamuoyunun büyük çoğunluğu hala uyanamadı. Gazeteci Salena Zito’nun güzel bir lafı var, durumu özetleyen.
Basın (ve Trump karşıtları), sanki duygusal zekadan yoksunlarmış gibi Trump’ın söylemlerini kelimesi kelimesine didik didik edip sözlük karşılıkları ile algılıyorlar. Ve adamın kendisini ciddiye almamakta ısrarlılar. Trump’ın seçmenleri ise adamın söylemlerine bu kadar takmıyor (hatta rakiplerini çıldırttığı için eğlendirici buluyor). Fakat kendisini son derece ciddiye alıyorlar.
Adamın provoke etmek için özenle seçilmiş kelime öbeklerinden oluşan söylemlerini değil, büyük resimde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışmak gerek.
Çoğu insanın karşısında görmek istediği, söylemesi gerekenleri söylenmesi gerektiği şekilde söyleyen bir siyasetçi. Ama Trump bir siyasetçi değil. İşadamı ve başarılı bir şovmen.
Rojava’nın Sosyalist feministlerce yönetilmesi TC’nin işgalini haklı gösterebilir mi?
Amerikalı antropolog Gregory Cochran’a göre, hayır
Cemal Paşa ve toplumu adam etme
“Hayır, olmaz, istemiyorum”
İki adamın (wow!) hazırladığı bir akademik çalışma, seks robotlarının rıza göstermeye programlanmasının faydaları üzerinde duruyor.
Seks robotlarının da hayır diyebilmesi gerekiyor ki erkekler gerçek kadınlarla seks yaparlarken her istediklerinin kabul edilmeyeceğini öğrenmeliler.
Evet, aşağı yukarı çalışmanın özeti bu.
Hayır deme hakkı kadınların vibratörlerine verilmemişti. Öte yandan kadınların cinsel ilişkiden zarar görebilecek tek taraf olabileceği fikri feministlerce de (ve feminist erkeklerce tabii) içselleştirilmiş olduğundan iki durum arasında eşitlik talebi saçma karşılanacaktır haliyle. Ben de zaten ciddi değilim ve sadece bu absürdlüğü ortaya koymak için işin bu tarafını kurcalayayım dedim.
Yalnız yeri gelmişken seks robotu üreticilerine de bir çift lafım olacak. Konu görseline bakarak konuşuyorum: Sizi kim erkeklerin böyle kadınlardan hoşlandığı üzerine şartlandırıyor bilmiyorum. Ancak iyi satış yapmak istiyorsanız bimbo modellere değil komşunun kızı modellerine ağırlık vermeniz gerekiyor. Bir sonraki bültende size neye benzeyen kadınların robot versiyonlarını üretmeniz gerektiği üzerine birkaç örnek göstereceğim.
İsveç’te mültecilerin iş piyasasına kazandırılması müthiş sancılı. Gelenlerin sadece %11’i çalışıyor(*)
2015 İsveçe mültecilerin en yoğun olarak geldiği yıldı. 160 bin kişi mültecilik başvurusu yaptı. Bu başvuruların yaklaşık yarısı olumlu sonuçlandı. İsveç’te oturma ve çalışma izni olan yaklaşık 80 bin mültecinin ise sadece 40 bini çalışabilecek yaşta. Bu grupta istihdam oranı aradan 4 sene geçmesine rağmen sadecxe %11.
*İstihdam oranı derken, haftada en az 1 saat çalışanların istihdam edilmiş sayıldığını unutmayalım. Yani çalışan %11’in geçimlerini kazandıklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Bu konu üzerine daha önce GazeteDuvar’da İsveç sosyal refah devletine göçmen ve mültecilerin katılımı başlığı ile bir yazım çıkmıştı.
Belki aklına şöyle şeyler gelenler olabilir:
160 bin kişi gelip 80 bini kaldıysa, mültecilik başvurusu kabul edilmeyenlere ne oldu?
Mülteci olabilmek için gereken kriterleri dolduramayan 80 bin kişi ülkeden ayrılmadı. Hemen hemen hepsi temyize gitti. Birkaç yıl alır bu süreç. Sürecin sonunda STK’ların ve Avukatlar Birliği’nin bastırması ile ‘‘insanların uzun süre İsveç’te kaldıkları için ülkelerine dönerlerse eski hayatlarını artık kuramayacakları’’ gerekçesiyle oturum almalarına… diye karar verilecektir. Daha önce olduğu gibi.
Birkaç gün önce internette sağı solu karıştırırken ‘‘Canadian Scholars - Engaging ideas, transforming minds’’ başlıklı bir siteye denk geldim
Hala bu sayfanın bir şaka olup olmadığını anlayabilmiş değilim.
Enteresan şeyler var.
Mesela, Feminist Food Studies - Intersectional Perspectives
Kitabın içindekiler kısmından size biraz alıntı yapayım.
The Bees Wore Little Fuzzy Yellow Pants”: Feminist Intersections of Animal and Human Performativity in an Urban Community Garden
Chapter 5: Because… “Obesity”: Reframing Blame in Food Studies
Jennifer Brady, Jacqui Gingras, and Katie LeBesco
Chapter 6: “Lose like a Man”: Gender and the Constraints of Self-Making in Weight Watchers Online
Ve sıkı durun!
Chapter 7: Feeding the Muslim South Asian Immigrant Family: A Feminist Analysis of Culinary Consumption
CobraShop
Sanırım Kaliforniya’da bir ikinci el dükkanı CobraShop. Bir sürü şımarık progresif insan acaip kıyafetlerle pozlar veriyorlar. Sokak modası ve 80’leri sevenler için çok iyi bir hesap.